AKP’nin Anayasa Tuzağı, Muhalefetin Açmazları ve Sosyalist SOL

AKP’nin Anayasa Tuzağı, Muhalefetin Açmazları ve Sosyalist SOL

SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen, SOL TV’de Gökhan Kazbek’in sorularını yanıtladı. Programdan öne çıkan başlıkları paylaşıyoruz.

Yayının ilgili bölümünü SOL TV kanalımızdan izleyebilirsiniz:



AKP’nin cumhuriyetle bir derdi var. AKP ve siyasal islam Cumhuriyet düşmanıdır. Çünkü onlar hilafetçidir ve saltanatçıdır. Dolayısıyla bunları ortadan kaldıran laikliği ve etrafındaki ilerici dönüşümü gerçekleştiren cumhuriyeti 20 yıldır tasfiye etmenin peşindeler. Büyük oranda da ilerici birikimlerini tasfiye ettiler. Ülke bugün fiili şeriat ile yönetiliyor. 2023 büyük hesaplaşma diye koydukları hedef bu fiili şeriat rejimini kurumsallaştırmak üzerine belirlenmiş bir hedef.

Tarikatları ile cemaatleri ile karanlık güçler ve devlet bu hedefe kilitlenmiş durumda. Mahir Ünal’In söylediği cumhuriyet düşmanlığının bir ifadesidir.  İzledikleri iç politika, Suriye’de izledikleri emperyalizm güdümündeki cihatçı dış politika; bunlara bakınca zaten Türkiye’yi sürükledikleri karanlık görülüyor. Bu aynı zamanda seçim stratejilerinin de temel noktalarından biri ki kendi çözülen taban içerisinde kalmış son çekirdek olan tarikatları cemaatleri aktif hale getirmek için Ayasofya gibi zaman zaman bu çıkışlara devam ediyorlar.


Cumhuriyet Karşı-Devrime Teslim Oldu

Türkiye’nin bütün birikmiş değerlerini ortadan kaldırdılar. Bir kültürel, sosyal, ekonomik, siyasi yıkımdan bahsedeceksek en büyük yıkım AKP döneminde yaşanmıştır. Cumhuriyetin eksikliği bir sert kültürel devrim yapması değil kendi ilerici hamlelerine sahip çıkmaktan vazgeçmesidir. 40’lardan itibaren emperyalizm ile iş birliği halinde, sermaye tarafından cumhuriyetin ilerici birikimleri tasfiye edilmeye başlandı. CHP’nin bütünüyle buraya eklemlenen siyaseti ile cumhuriyetin harakirisi gerçekleşti. AKP’ye baktığımızda bir tarafı ile İhvanlaşma, kültürel yıkımsa bu bakımdan cumhuriyetle gelen bütün kültürel birikimi, 60’lardan itibaren toplumsal aydınlanma dalgalarını, devrimci birikimi tasfiye ederek böyle bir kültürel yıkım yarattılar.


Yıkımdan Çıkıp Yeniden Kuruluş
İçin Mücadele Zamanı

Diğer taraftan ülkeyi üretemez hale getirdiler. Üretim süreçleri, toprağın ekilebilmesinden fabrikalarına kadar hepsini sattılar, yerli yabancı sermayeye devrettiler. Bugün çok büyük bir yıkım yarattı AKP iktidarı. Bu yıkımın içerisinde bir çürümüşlük yarattı. Bir ucu mafyaya bir ucu tarikatlara uzanan bir yanıyla bir avuç haraminin bütün zenginliğe el koyduğu bir rejim var. Bu bütün toplumun üzerine çökmüş vaziyette. Yıkımsa böyle bir yıkım var baş edilmesi gereken. Mesele Türkiye’nin bu yıkımdan çıkıp bir yeniden kuruluşunun gerçekleştirilebilmesi. Böyle bir kritik evrede Türkiye. Safların çok net çizildiği bir tablo ile karşı karşıyayız. SEKA da TEKEL de yok ekilebilecek toprak da yok istihdam olanağı da yok, gençlere iş de yok. Amasra madeninde yaşananlar ortada kader diye sunulan bir ölüm var ölmeyene de açlık ve sefalet var. AKP’nin umutlu bir gelecek vaadi de ortada yok.


Muhalefet Açmazını Aşacak
SOL’dan Müdahale Zorunlu

Önce şunu söylememiz gerekiyor. AKP’nin olağan şartlarda artık seçimi kazanma şansı kalmamış durumda. Diyarbakır’a gidip orada çeşitli jestler yapsa da başka para basarak bir yalancı bahar havası yaratarak seçimlere o atmosfer içerisinde gerçekleştirmeye çalışsa da sansür yasası, seçim yasasındaki değişikliklerle hileli bir seçimin taşlarını döşese bile AKP iktidarının kazanma şansı yok. Ama ona yol açabilecek olan şey muhalefet AKP’nin ekmeğine yağ sürdükçe muhalefet AKP’ye manevra alanı açmaya devam ettikçe AKP potaya giriyor. Bugün yenilgisi kesinleşmiş olması gereken bir iktidar var yaşanan toplumsal bunalım onu gösteriyor. Ama potada olmalarının sebebi altılı masanın yarattığı muhalefet açmazı. Bu AKP’ye nasıl manevra alanları açtığını görüyoruz.

Başörtüsü ile başlayan, bütün toplum büyük acılar içerisindeyken siyaseti başörtüsü üzerinden AKP’nin zeminine çeken kimlikler ve siyasal islamın zeminine çeken bir siyaset aklı var. Sağa yaklaşarak sağın dili ile AKP’yi kopyalayarak başarılı olabileceğini düşünen büyük bir yanlış var. Oysa ortadan kalkmış, bugün için başörtüsü diye bir sorunu olmayan bir ülkede anayasa tartışması AKP tarafından gündeme sokulmaya çalışılsa bile aslında sıfırlanmış bir tartışmayı başlattı, hararetlendirdi, AKP’ye seçime kadar gidecek bir siyaset alanı açıldı, burada yürümeye devam ediyorlar.

Bir muhalefet açmazından söz ediyoruz, kazanmayı zorlaştıran en büyük sorun bu. Bugün yapılması gereken zenginliğin küçük bir azınlığın elinde toplandığı bir noktada başörtüsü, etnik, mezhep gibi bölünme yaratan tüm tartışmaların dışında emekçilerin en geniş şekilde AKP’ye karşı birleştirileceği bir siyasetin yaratılması gerekir. Toplumun tüm ihtiyaçlarına cevap verebilecek, sorunlarına çözüm ortaya koyacak bir siyaset yerine AKP’nin siyasi çemberi çevresinde gezen bir anlayış maalesef bütün bu süreci sıkıntıya sokan, AKP’ye geniş manevra alanları açan bir tabloyu getirdi.


Burada farklı ittifakları ifade ettik, özellikle bu başlıklarda söyleyeyim; laiklikten vazgeçerek, ilerici birikimlere sırtını dönerek, oradaki ilerici potansiyellere sırtını dönerek baş edebileceğini zannetmek işte böyle bütün muhalefeti bir tuzağa götürdü. Bu yanlışı görmemiz lazım. Burada laiklik dediğimiz meselenin tek muhatabı var sosyalistlerdir, Sosyalist Güç Birliğidir ittifak zemininde. Önümüzdeki dönem siyaset denklemi içerisinden bakıldığında genel olarak sosyalistleri bu süreçte etkin bir faktör olarak görmeme eğilimi de var bu ana muhalefet ekseninde de var. Sayılar, anketler yaparak ortaya çıkardıklarını sandıkları bir tablo var ama aksine, bugün sosyalistlerin temsil ettiği emekçi sınıfların birliğini ve mücadelesini geliştirmeye yönelik bir siyaset, Türkiye’de eğitimden sağlığa tasfiye edilmiş tüm kamu hizmetlerinin ücretsiz olması için sürdürülen mücadele, laiklik ve anti emperyalizm mücadelesi toplumu AKP karşısında direngenleştirecek, kazandıracak siyasettir.

Muhalefetin açmazlarını çözecek olan, orayı baskılayacak ve alternatif yaratabilme potansiyeline ve programına, politikasına sahip olan böyle bir politikadır. Türkiye’nin hem seçimlere giden süreçte hem sonrasında emekçilerinden yana ilerleyecek bir mücadelenin yolu buradan geçecek. Bu birlik giderek genişleyecek, büyüyecek ve ülkenin gelişiminde hayati bir misyonu üstlenecek.


Anayasa AKP’nin Siyaset Aparatı

Anayasa değişikliği olur ya da olmaz ama AKP için bir siyaset arayışı. Referanduma götüme olasılığı olmasa bile AKP açısından bir siyaset yapma fırsatı oldu. 28 Şubat vb. dönemlere yapılan gönderme, toplumdaki o hassasiyetleri tekrar ortaya çıkaracak bir siyaset alanı, kutuplaştırma oluşturacak bir siyaset alanı, anayasa değişikliğinden önemlisi gündeminin açılmış olması. AKP kendisi bu tartışmayı devreye sokmaya çalışmıştı. Ama başarısız olmuşlardı. Şu anda anayasa gündemi muhalefetin açtığı yoldan AKP’nin eline verildi. Anayasa gündemi ile seçimleri birleştirecek, başörtüsü başta olmak üzere kimlikler etrafındaki kutuplaştırmayı yerleştirecek bir siyaset ekseni çıktı. Gerçek sorunların da üzerini örten bir şey. Muhalefetin siyaseti kuracağı şey başörtüsünden öte; biz hafta sonu Amasra’daydık, OHAL ilan edilmişti, kente zor girdik. Gördüğümüz tablo şu; tarikatları oraya bütünü ile bırakmışlar.

Özgürlük Savunusu Dini Baskıya
Karşı Durarak Yapılabilir

Din bugün emekçiler üzerindeki en önemli baskı aygıtına dönüşmüş durumda. Muhalefet yürütülecekse bu baskıya karşı yürütülmesi gerekir. Kadınların üzerinde bugün bir başörtüsü takma meselesine ilişkin bir baskı yok aksine takmayanların üzerinde baskı var. 3 çocuğu olmayan kadınlara sosyal konut hakkı vermiyorlar. Bu yobazlığın geldiği noktaya bakın. Buna mı muhalefet edeceğiz yoksa muhalefeti başka yerden mi kuracağız. Temel yanlış akıl bu. İlerici aydınların, devrimcilerin sosyalistlerin sesini yükseltmesi gerekir. 6’lı masa oturacak program yapacak aday belirleyecek bu çıkmazdan ülkeyi kurtaracaklar. Öyle bir şey yok. Kimse izlemesin, seyirci kalmasın. Hep birlikte sesimizi yükseltmek, doğru bir muhalefet çizgisini güçlendirmek ve hakim hale getirmek zorundayız. Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimlerinden birine gidiyoruz ve ülkenin geleceğini heba edecek yanlış politikalar üst üste geliyor. Sorumluluk duyan herkes tüm yurtseverler buna ses çıkarmak zorunda. Bir başka sesi yükseltmek zorundayız.