Evrime Dair Bilmeniz Gerekenler

Anasayfa BilimSOL Evrime Dair Bilmeniz Gerekenler
Evrime Dair Bilmeniz Gerekenler

Ne?

En kısa tanımıyla evrim, popülasyon içi gen ve özellik dağılımlarının nesiller içerisindeki değişimidir.

Evrimsel süreçte değişen bireyler değil, popülasyonlardır. Yani tekil bireyler (örneğin bu yazıyı okuyan siz veya tekil olarak köpeğiniz) asla evrimleşmemiştir, asla da evrimleşmeyecektir. Ancak bir türün tüm bireylerinin oluşturduğu popülasyonlar, her bir nesilde, bir önceki nesle göre daha farklı özellik dağılımlarına sahip olacaktır. İşte bu, evrimdir.

Evrimde olan, bir türün bir başka türe dönüşümü olmak zorunda değildir. Evrimde değişen, popülasyonların genlerin veya özelliklerinin dağılımıdır. Örneğin uzun boyluluğa dair genlerin popülasyon içinde görülme sıklığı bir nesilden diğerine geçtiğinizde %5’ten %7’ye çıkmışsa, o popülasyon evrimleşmiş demektir. Türleşme evrimin kaçınılmaz bir sonucudur; ancak evrimden söz etmek için türleşme şart değildir!

Evrimsel değişimden söz etmek için mutlaka en az 1 nesil geçmesi gerekir. Bir bireyin kendi ömrü (nesli) içerisinde geçirdiği hiçbir değişim evrimsel değildir. Ömrümüz içinde geçirdiğimiz değişimlere “gelişim” denir. Evrimsel biyoloji ile gelişimsel biyoloji iki farklı biyoloji sahasıdır.

Neden?

Evrim, az önce tanımladığımız gibi, popülasyon içi gen ve özellik dağılımlarının nesiller içerisindeki değişimidir. Evrim Teorisi ise, doğada gördüğümüz nesiller boyu gözlenebilen biyolojik değişim yasası olan evrim yasasının neden ve nasıl bu şekilde işlediğini izah eder.

Halk arasında yaygın olarak kullanılanın aksine “teori” sözcüğü bilimde “ispatlanmamış veya asılsız düşünce” anlamına gelmez. Tam tersine, uzun süreli, çok açılı, çok disiplinli gözlemler ve incelemeler sonucunda elde edilen verilerin “neden” ve “nasıl” o şekilde olduğunu açıklayabilen bilgi bütünleri anlamına gelir. Bilimde bir “yasa/kanun”, doğal bir olguya/fenomene yönelik gözlemdir. Bir şeyin “ne” olduğunu belirlememize yarar: örneğin “bütün cisimler yere düşer”, “bütün canlılar farklılaşır” gibi. Bir önceki cümlemizdeki örneklerimizden ilki bilimde “kütleçekim yasası” olarak bildiğimiz konuyu, ikincisi ise basitçe “evrim yasası” olarak bildiğimiz konuyu basitçe izah eder. Bunlar yasalardır ve Evren’imizin yapısı/dokusu değişmediği müddetçe bu şekilde var olurlar.

Ancak kanunlar bilgi vermek konusunda son derece acizdirler, dolayısıyla bilimsel açıdan birer veri olmaları haricinde “bilgi verme gücü” bakımından pek değerli değildirler. Bilimde asıl değerli olan, bu temel kanunları (yasaları) ve kanunlardan doğan diğer tüm sonuçları birbirine bağlayarak etrafımızda süregelen olay ve olguların “neden” ve “nasıl” o şekilde meydana geldiğini açıklayan bilgi bütünleridir. İşte bunlara “teori” denir.

Evrime neden olan (Evrim Teorisi’nin parçası olan) mekanizmalar iki ana başlıkta incelenir: Çeşitlilik Mekanizmaları ve Seçilim Mekanizmaları. Bunlardan ilki, tür içerisinde az önce sözünü ettiğimiz çeşitliliği yaratan doğal olgulardır. Mutasyonlar, sıçrayan gen elemanları (transpozonlar), kromozomal gen çaprazlanması (crossing-over) gibi olgular bu başlık altında incelenir. Bunlar, tür popülasyonları içinde, genlerde rastgele değişimler yaratırlar. Rastgele değişen genler, farklı görünüm ve özellikte bireylerin var olmasına sebep olur. Buna ve türün bireylerinin içinde bulundukları (yaşadıkları) ortamın şartlarına bağlı olarak bazı bireyler bulunulan ortamda daha avantajlı, bazı diğerleri daha dezavantajlı olurlar. Burada avantaj veya dezavantajdan kasıt, hayatta kalma ve yavrular üretme başarısının yüksekliği veya düşüklüğüdür.

Mekanizma gruplarından ikincisi olan Seçilim Mekanizmaları ise, durmaksızın yaratılan bu çeşitlilik içinden en uyumluların (“avantajlıların”) daha kolay/uzun hayatta kalması ve daha kolay/çok üremesi, en uyumsuzların (“dezavantajlıların”) ise daha zor/kısa hayatta kalması veya ölmesi ve dolayısıyla daha zor/az üremesi veya hiç üreyememesinden doğan süreçlere verdiğimiz bir isimdir. Bunlar arasında doğal seçilim, cinsel seçilim, yapay seçilim, akraba seçilimi gibi mekanizmalar bulunur. Bu mekanizmalar tesadüfi/rastgele değildir ve tamamen tür ile çevrenin etkileşiminden doğan, öngörülebilir olgulardır. Zaten bu nedenle evrimin kendisi tesadüflere dayalı bir olgu değildir; türler ile çevrelerinin anlık ve nesiller boyu süren etkileşimlerinden doğan, öngörülebilir ve matematiksel altyapıya sahip, bilimsel bir konudur.

Kim, Nerede, Ne Zaman?

Evrim, ilk olarak Anadolu topraklarında, Milet ve Efes gibi bölgelerimizde yaşamış olan Antik Yunan filozoflarınca, Milattan Önce 6. Yüzyıl civarında tespit edilmiştir. Anaximander, var olmuş ilk canlıların suda yaşadığını, karadakilerin ise onların değişimi ile oluştuğunu ileri sürmüştür. Aynı dönemin filozofları olan Heraklitos ve Empedokles, türlerin ve varlıkların zaman içinde değişimine ve dönüşümüne yönelik fikirler geliştirmişlerdir. Ne yazık ki bu düşünürlerin değişim fikirleri, asırlar ve hatta milenyumlar boyunca Platon ve ekolüne ait değişmezci fikirlerce gölgelenmiş ve unutulmuştur.

Ama sadece Antik Yunan’da değil, benzer şekilde, Çin ve Roma’da da benzer düşünceler ileri sürülmüştür. Çin’de Zhuangzi türlerin değişebileceğini MÖ 400 yılında ileri sürmüştür. Benzer şekilde Çinli Joseph Needam (gerçek adı: Li Yuese) Taoizm’in sabit canlılar düşüncesini tamamen reddettiğini ve farklı canlıların farklı çevrelerde farklılaşabileceklerini söylediğini açıklamaktadır. Zaten Taoizm, düşünce yapısı olarak her şeyin “sürekli bir dönüşüm” içerisinde olduğunu ileri sürmektedir. Roma’da ise Titus Lucretius Carus, MÖ. 50 yılında tüm teoloji görüşüne ters düşecek şekilde canlıların değişebileceğini ve doğal süreçlerle ortaya çıktıklarını ileri sürmüştür.

8. Yüzyıl ile 13. Yüzyıl arasında “altın çağ”ını yaşayan İslam Dünyası’nda ise benzer bir tablo ile karşılaşılmaktadır. Bilinen ilk İslami Biyolog olan el-Cahız (tam adı: Ebu Osman Amr bin Bahr Kinani el-Fukaimi el-Basri), canlıların var oldukları ortamda bir mücadele içerisinde olduklarını ve yaşam için savaşmak zorunda olduklarını yazmıştır. El-Cahız, aynı zamanda ayrıntılı besin zincirlerini inceleyen ilk bilim insanlarındandır. Hayvanlar Kitabı isimli kitabında hayvanların yaşadıkları ortamın, yaşam mücadeleleri üzerinde birebir etkisi olduğunu yazmıştır. Benzer şekilde, 1377 yılında İbn-i Haldun Mukaddime isimli kitabında insanların “maymunlar dünyası”ndan gelişerek ortaya çıktıklarını yazmıştır. Üstelik aynı kitabında “türlerin sayısının artabileceğini” ifade etmiştir. Bu, günümüzdeki modern Evrim Kuramı’na en yakın bilgilerin kırıntılarının ileri sürüldüğü yapıttır.

Avrupa filozoflarından ve bilim insanlarındansa René Descartes, Benoît de Maillet, Gottfried Leibniz, J. G. Herder, Pierre Louis Maupertuis, Charles Bonnet, G. L. L. Buffon, Diderot, James Burnett, Lord Monboddo, James Hutton, Charles Lyell Erasmus Darwin, Jean-Baptiste de Lamarck gibi isimler, değişimle ilgili fikirlerini dillendirmişlerdir.

Tüm bu isimle, asırlar boyunca türlerin değişimine yönelik fikirleri ileri süren isimlerden sadece birkaç tanesidir. Daha çok sayıda isim saymak mümkündür; ancak hepsinin ortak özelliği, türlerin değişimini sistemli ve bilimsel bir şekilde açıklayabilecek, doğru bir mekanizmayı keşfedememiş olmalarıdır. Bunu yapan kişi, Charles Darwin’dir (ve onunla eş zamanlı ve ondan tamamen bağımsız bir şekilde aynı şeyleri keşfeden Alfred Russel Wallace). Darwin, 1859 yılında yayımladığı Türlerin Kökeni isimli kitabında, çeşitlilik ile seçilim mekanizmalarını dikkatlice tespit etmiş, öncelikle Yapay Seçilim’i izah edip, bunu doğaya uyarlayarak Doğal Seçilim adını verdiği mekanizmayı doğru bir şekilde ortaya koymayı başarmıştır. Ayrıca sonraki kitaplarında birçok diğer evrim mekanizmasını da keşfetmiştir.

Darwin zamanında genler henüz bilinmediğinden, çeşitlilik mekanizmaları pek detaylı olarak keşfedilememiştir. Darwin ile aynı dönemde çalışmalarını yürüten Mendel’in genetik konusundaki tespitleri 20. yüzyılın başında yeniden keşfedildiğinde, bilimde yepyeni bir çağ başlamıştır. Genetik ile evrimin birebir uyumlu olduğunu ve birbirini bütünlediğini gösteren Modern Sentez, Evrim Teorisi’nin bugüne kadar gelecek yolculuğuna hız katmıştır.

Yanıtla