Maraş Katliamı’nda Yitirilenleri de Direnenleri de Unutmayacağız

Maraş Katliamı’nda Yitirilenleri de Direnenleri de Unutmayacağız

1970’ler Türkiye’de ve dünyada işçilerin, köylülerin ve gençliğin topyekûn mücadelede olduğu bir dönemdi. Aynı dönemde, devrimci mücadelelerin yükselişine paralel olarak artan faşist yapılanmalar birçok saldırıya ve katliama imza attı. 19 Aralık 1978’de başlayan Maraş Katliamı da halkın örgütlülüğünü kırmak ve yükselen mücadeleyi bastırmak için planlı bir şekilde gerçekleştirildi. Mezhepçilik kartına başvurularak sınıf mücadelesini bastırmayı amaçlayan, bir hafta boyunca süren sistematik saldırılarla bölgede yaşayan Aleviler ve devrimciler hedef alındı. Katliamda resmi kaynaklara göre 100’ü aşkın, resmi olmayan kaynaklara göre ise bunun en az 4-5 katı kadar insanımız katledildi ve yüzlercesi yaralandı. Alevi mahallelerindeki yüzlerce ev ve işyeri de yakılıp yıkıldı, binlerce insan göç etmek zorunda bırakıldı.

Devlet Önünü Açtı, Faşistler Saldırdı, Devrimciler Direndi!

Adım adım planlanan katliam, 19 Aralık’ta Çiçek Sineması’nda bir film gösterimi esnasında salona bomba atılarak bir provokasyonla başladı. Hemen akabinde faşistler Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği’nin (TÖB-DER) ve çeşitli derneklerin binalarına, Alevilerin ve devrimcilerin yoğunlukta olduğu kahvehanelere saldırdılar. TÖB-DER’e yapılan saldırıda katledilen muhalif öğretmenler için düzenlenen cenazeye binlerce faşist tekrar saldırı gerçekleştirdi. Maraş Valiliği, polis güçleriyle halk arasındaki çatışmayı önlemek bahanesiyle kentteki polisleri geri çekti ve saldırılar bu sefer yörede yaşayan Sünnileri Alevilere ve devrimcilere karşı kışkırtan faşistlerce, Alevilerin büyük çoğunluğunu oluşturduğu mahallelere doğru genişledi. Saldırılar sürerken öncülüğünü devrimcilerin üstlendiği başta Yörük Selim olmak üzere bazı mahallelerde direniş hatları oluşturuldu, bu sayede faşistler örgütlü direnişin gösterildiği yerlerden püskürtülebildi. Bir hafta boyunca süren ve devlet güçlerinin seyirci kaldığı, cenazelerin günlerce sokaklardan kaldırılamadığı Maraş Katliamı, 26 Aralık’ta 13 şehirde sıkıyönetim ilan edilmesiyle sona erdi ve 12 Eylül faşist darbesine giden süreci önemli ölçüde hızlandırdı.

Yüzlerce insanımızın hayatını yitirdiği, yüzlerce ev ve işyerinin yakılıp yıkıldığı bu katliam dönemin siyasetçilerinden yöneticilerine, polisinden komutanlarına bütünüyle devletin suç ortaklığıyla gerçekleşmiştir. Bir grup devrimci; mahalle halkıyla birlikte, soba borularından silah yapacak yokluk içerisinde faşistlere karşı direnmemiş ve faşistleri püskürtmemiş olsaydı kaybımız binlerce can olacaktı. Maraş Katliamı’nda faşistlerin aldığı canlar kadar örülen bu direniş ve mücadele de hatırımızdadır.

Ancak Emekçi Halkın Örgütlü Gücüyle Hesap Sorulur!

Katliamın failleri bugün hâlâ cezasız ve katliamın sorumlularından hesap sorulmadı. 23 yıl süren yargılamada 804 kişi yargılanmış fakat hepsi teker teker serbest bırakılmıştır. 1978’de toplumun devrimci mücadelesi karşısında büyük bir korkuya kapılan ve Amerikan emperyalizmi eliyle kurulan kontrgerilla güçleriyle halka karşı saldırılar düzenleyen hâkim sınıflar, Maraş’ı da bu çerçevede planlamış ve 12 Eylül darbesinin önünü açmıştır.

Bugün de hâkim sınıflar ve onların siyasi temsilcileri aynı noktaya yaslanıyor. AKP rejimi de katliamcıların devamcılığını üstleniyor. En yakın örneklerine 10 Ekim, Roboski, Suruç katliamlarında şahit olduğumuz gibi, yükselmekte olan toplumsal muhalefeti en başından bastırmak için göz kırpmadan her yola başvuruyorlar. Sadece halka karşı işlenen suçların bütünüyle hesapsız kaldığı bu düzende tek çare, Maraş’ta sayısı binleri bulacak ölümleri engelleyen örgütlü gücün bugün ileri taşınması ve memleketin her yerinde örülmesidir. Maraş’ın ve bütün katliamların hesabı da bugün yaşananların hesabı da ancak halkın örgütlü gücüyle sorulabilir.