İçişleri Bakanlığının son yayınladığı üniversite genelgesi, iktidarın yirmi senedir eğitim alanına ve gençliğe dair izlediği politikaların yeni eğitim öğretim yılında da uygulanmasının çerçevesini çiziyor.
Eğitim iktidar eliyle niteliksizleşmiş, bilimsel olmaktan uzaklaşmış, dinselleşmiş ve gençleri sadece sermayeye ucuz işgücü olarak yetiştiren hale gelmiş durumda. İktidarın üniversiteler, üniversitelere bağlı hizmetler ve onların içeriği konusunda adım adım aldığı kararlar gençleri geleceksizleştirdiği gibi aynı zamanda nefes almalarına da imkân bırakmıyor. Gençler iktidarın özellikle de 15 Temmuz ve 2017 referandumu sonrasındaki döneminde kayyumlu ve özgürlüklerden yoksun üniversitelerle karşı karşıya kaldı. İktidarın kamu hizmeti olarak sunması gereken barınma hizmetleri cemaatlere, tarikatlara ve yandaşlara terk edildi. Üniversite öğrencilerinin okurken çalışmak zorunda kalması ülkedeki ekonomik krizin de etkisiyle perçinlendi. Emekçi halk kesimlerinin çocukları için üniversiteye girmek ve girse de okuyabilmek neredeyse imkansızlaştı. Eğitime ulaşım parasız olması gerekirken öğrenciler özel üniversitelerin ve özel yurtların fahiş fiyatlarıyla sınandı, almak zorunda oldukları kredilerle daha okurken borçlandı, birçoğu da eğitimini yarım bırakmak zorunda kaldı. Bu tablonun en uç noktasını ise özellikle cemaat ve tarikat yurtlarının pençesinde gerçekleşen genç intiharları oluşturdu. AKP Türkiye’sinde eğitim almak ayrı, alamamak ise ayrı bir dert haline geldi.
Gençlik İktidarın Hedefinde
İktidarın sermayeye ve siyasal İslamcılığa yaslanan politikalarının yarattığı eğitimdeki bu tablo elbette ülkedeki siyasi durumdan ayrı düşünülemez. Özellikle ülkenin dönüm noktalarından biri olacak olan 2023 seçimlerine doğru giderken, 2013’ten beri dozu gittikçe artan baskı ve saldırılar bütün toplumsal alanlara nüfuz etmiş durumda. Her sesi terörize etmiş olan iktidarın son yayınladığı genelgeye de kendi anlayışına uygun bir “güvenlik” tanımı eşlik ediyor.
Özellikle barınma konusu genelgede fazlaca yer kaplayan başlıklardan biri. Ev kiraları geçen yazdan itibaren artmaya başlamış, büyük şehirlerde fahiş oranlara varan artışlar yaşanmıştı. Bu artışlara paralel olarak yurt fiyatları da yükseldi. Öğrencilerin birlikte eve çıkması hayal olurken, devlet yurtlarının kapasitelerinin yetersiz oluşu ve onların da fiyatlarının yükselişi gençleri de barınma kriziyle karşı karşıya bıraktı. Yayınlanan genelgede barınma krizinin çözüleceği iddiası yer alsa da iktidar üniversitelere ulaşabilmiş gençlerin önüne çözüm olarak tarikat ve cemaat yurtlarını koyacak. Zaten genelgede yer alan “sivil toplumlar vasıtasıyla işbirliği” ifadesi başka bir anlama gelmiyor. Diğer yandan geçen senenin başında Türkiye’nin birçok noktasında gençler barınma krizine dair eylemler yapmış hem sokakta hem sosyal medyada seslerini duyurmaya çalışmıştı. İktidar bunun da önüne geçmek için “başta barınma krizi olmak üzere sosyal medya üzerinden yapılacak dezenformasyon içerikli provokatif paylaşımlara karşı” teyakkuzda olacağını ve kişiler hakkında işlem başlatacağını genelgede belirtiyor. Gençliğin bütün sorunlarına duyarsız kalan hatta o sorunlarının bütününü yaratan iktidar, gençlerin en temel taleplerini dile getirişini bile terörize ediyor.
Yine genelgede yer alan “terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı” diye tanımlanan kısımda iktidarın hedefi toplumsal muhalefet güçleridir. Siyasi partilerden toplumsal örgütlere kadar gençlerin iktidarın kanalı dışındaki herhangi bir oluşumla bağı kesilmek isteniyor. Muhalif öğrenci kulüpleri ve kadın örgütleri illegal yapılanmalar olarak nitelendiriliyor.
Bu dönemde çıkan en ufak yüksek sesin daha fazla kırılganlaştırdığı saray ittifakı, yeni eğitim öğretim yılında yoksulluğun pençesine ve barınma krizine ittiği gençlerin örgütlü sesinden korkuyor. Toplumsal muhalefetin her kesiminin rejim değişimi için tek ses olduğu bir dönemde gençliğin geçmişten beri muhalefetin en keskin uçlarından biri olması bu hazırlıkların anlamını ortaya koyuyor. Gezi’den bu yana gelen hiçbir gençlik nesline istediği formu veremeyen, kendisiyle barıştıramayan rejim; başka bir ülkeye, başka bir yola duyulan ihtiyacı en yakıcı şekilde ihtiyaç duyan kesimin örgütlü sesini bastırmak istiyor. İktidarın asıl hedefi önümüzdeki kritik seçimde oy oranı oldukça yüksek olan gençlik kesimini muhalefetten ve muhalif düşüncelerden uzak tutmak, birliğini dağıtmak ve hatta birlik olmalarını engellemek.
Çözüm Gençliğin Örgütlü Mücadelesinde
İktidar ister genelgeler aracılığıyla ister fiili olarak gençliği hizaya getirmeye çalışsa da ülkenin geldiği noktada en ufak sayılabilecek konu bile politikleşmiş durumdadır. Dolayısıyla gençlerin çok büyük kesimi örgütlü ve değiştirici bir bilince henüz ulaşamamış olsa bile iktidarın bütün politikalarından etkilenmekte ve nefes alamamaktadır. Sadece bu etkilenmenin dile getirilmesi bile iktidarın teyakkuza geçmesine sebep oluyorken, bir de gençliğin örgütlü bir güce kavuşması halinde ülkede dönüştürebileceği ve etki edebileceği sayısız başlık vardır.
Parlamento muhalefetinin gençlik konusundaki çekingen tavrı da gençliğin önüne kendi mücadelesini dayatmaktadır. 6’lı muhalefetin cemaat ve tarikatlarla iyi geçinebilmek için genç intiharlarına, festival yasaklarına bile ses çıkaramadığı noktada gençliğin mücadelesinde yegane yön SOL’dadır.
Üstelik memleket gençlik mücadeleleri konusunda oldukça fazla sayıda deneyime sahiptir, tarih gençliğe yol göstermektedir. Tek çözüm gençliğin örgütlü mücadelesindedir, ancak böyle bir mücadeleyle başta parasız, eşit, nitelikli ve laik eğitim olmak üzere gençliğin bütün talepleri karşılanabilir, gençler geleceğini kendi elleriyle kurabilir.