Sağlıkta Şiddetin Sorumlusu İktidar ve İzlediği Politikalardır

Sağlıkta Şiddetin Sorumlusu İktidar ve İzlediği Politikalardır

Konya Şehir Hastanesi’nde çalışan Kardiyoloji Uzmanı Ekrem Karakaya’nın dün hasta yakını tarafından katledilmesinin ardından RTÜK konuyla ilgili yayın yasağı getirirken; sağlık emek-meslek örgütleri 7-8 Temmuz’da ülke genelinde grev kararı aldı. Bugün ülkenin dört bir yanında iş bırakan sağlık emekçileri bulundukları her sağlık merkezini “Sağlıkta Şiddete Son!” diyerek eylem alanına dönüştürdüler. Hastanelerde basın açıklamaları yaptılar, oturma eylemleri ve yürüyüşler düzenlediler.

Karakaya’nın öldürülmesi üzerine yapılan bu protesto eylemlerinde sağlık emekçileri polisin barikatıyla ve biber gazıyla da karşı karşıya kaldılar. İstanbul Çapa Tıp Fakültesi’nden İl Sağlık Müdürlüğü önüne yürümek isteyen sağlık emekçilerinin önünü polis defalarca kez keserken basın emekçilerini de engellemeye çalıştı. Bunlara rağmen yurttaşların da desteğiyle sağlıkçılar “bakan istifa”, “hükümet istifa”, “sağlıkçıya değil katillere barikat” sloganlarıyla barikatları aşarak yürüyüşlerini sürdürdüler. Diğer yandan katledilen Karakaya’nın cenazesine katılan Fahrettin Koca da “Koca İstifa!” sloganlarıyla yuhalanarak protesto edildi.

Dün sağlıkçılara sedyelerden barikat kurduran şiddet, bugün bir silahtan ateşlenerek Ekrem Karakaya’yı öldürüyor!

Karakaya’nın öldürülmesiyle birlikte sağlıkta şiddet konusu dünden beri yine ülkenin gündemine oturdu. Yaşanan bu son olay da dâhil sağlıkta şiddet olaylarının tamamı; geldiği günden bu yana iktidarın sağlık alanında izlediği politikaların, başta AKP’li siyasetçiler olmak üzere birçok siyasetçinin sağlık emekçilerine yönelik söylemlerinin ve yıldırmalarının, şiddetin cezalandırılmamasının ve hatta şiddete teşvik edilmesinin bir sonucudur.

Dün; en büyük yükün sağlık emekçilerinin omuzlarında olduğu pandeminin ağır döneminde bile iktidar sağlıkçıların hiçbir sesine kulak vermemiş, örneğin malzemelerin eksik olduğunu bildirenlere soruşturmalar açmak gibi uygulamalara kalkışmış, başta TTB olmak üzere halktan yana sağlık politikalarının izleyicisi olan meslek örgütlerini ve sağlıkçıları düşmanlaştırmış, Devlet Bahçeli ise çıkıp sağlık emekçilerini bozgunculukla ve terörle suçlamıştı. Tam da bunların olduğu süreçte Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Acil’inde, yine hasta yakınlarının saldırısından korunmak için sağlık emekçilerinin ameliyat sedyelerinden kendilerine barikat yaptığı olay hafızalardadır.

Bugün ise; iktidarın sorumlusu olduğu ve bütün emekçilerin derinden etkilendiği ekonomik ve siyasi kriz ortamında, toplumsal yaşamda nefes alacak yer bırakmadıkları ve bütün özgürlükleri baskıladıkları bu ağır süreçte Erdoğan yurtdışına giden doktorları hedef göstererek “giderlerse gitsinler” cümlesini kuruyor. Sağlık alanındaki sorunları iktidar değil de sağlıkçılar yaratıyormuş gibi çeşitli hukuksuzluklarla ve uygulamalarla nefreti emekçilere yönelik olarak kışkırtıyor. Bunların sonucunda dün sağlıkçılara sedyelerden barikat kurduran şiddet, bugün bir silahtan ateşlenerek Ekrem Karakaya’yı öldürüyor. Bütün bu kışkırtmalara, yıldırmalara, haksızlıklara rağmen sağlık emekçileri “buradaydık, buradayız, burada kalacağız” diyerek mücadeleye devam ediyor.

Tek Çözüm: Sağlık Herkes İçin Eşit, Nitelikli ve Parasız Olmalıdır

Sağlık alanında yaşanan şiddet ve ölümler iktidarın ve iktidar yanlılarının savunduğu gibi münferit değildir. Toplumda çok uzun zamanlar boyunca baş tacı yapılan hekimlerin ve diğer sağlık emekçilerinin bugün karşılaştığı şiddet ve ölümlerin suçlusu AKP ve yıllardır izlediği politikalardır. İktidar bu politikalarla toplum ve halk sağlığını bir kenara atmış, sağlığı da servet kaynağına dönüştürmüş, hasta ile doktor arasına parayı sokmuştur. Örneğin Sağlıkta Dönüşüm Programı gibi programlarla kamu-özel işbirliği adı altında hastaneleri adeta işletmeler, hastaları ise müşteriler haline getirmiştir. Sağlığın her alanını sermayenin hizmetine sunmuş, “Yap-İşlet-Devret” yöntemine dayanan şehir hastaneleri projesini hayata geçirmiş ve yine sermayeye hasta garantisi vermiştir. Sağlık emekçilerinin emeğini de patronlara sunmuş, sağlıkçıları bütün haklarından, güvencelerinden ve güvenliğinden yoksun bırakmıştır.

AKP, milyonlarca insanın canını hiçe sayan ve sağlık emekçilerinin bütün haklarını elinden alan bir sağlık alanı inşa etti. O alanda sağlıkçıların güvenliğini sağlayabilmesi zaten imkansızken bir de şiddete ve nefrete zemin hazırladı. Bu nitelikte inşa edilen sağlık alanının bir sonucu olarak yaşanan şiddetin son bulması ancak kamusal sağlığın sağlanmasıyla mümkün olabilir. Bütün özel hastanelerin kamulaştırıldığı, sağlığın herkes için eşit, nitelikli ve parasız olduğu bir sağlık sistemi tek çözümdür.